Hamilelik süresince her bayanın biyolojik ve fizyolojik yapısında birçok farklılık meydana gelmektedir ve hiçbir hamilelik bir biri ile aynı olmamakla birlikte, Özellikle hamile kalmadan önceki sağlık durumunuz, kilonuz(vücut analiz ölçümleri) ,yaşınız, beslenme düzeniniz ve fiziksel aktiviteniz hamile kaldıktan sonra nasıl bir yol çizmeniz gerektiğine bir ışık tutacaktır. Hamileliğe kilolu başlamak bu BKI (beden kitle endeksiniz) boyunuzun karesi – bölü kilonuzdan değerlendirme yapıldığı zaman özellikle BKI 25 üstü hafif kilolu sayılır iken, BKI si 30 ve üzeri olan bayanların obezite kategorisine girerek hamilelik boyunca hem kendi sağlıkları hem de bebeklerinin sağlığı için daha yüksek risk taşımakta oldukları ve bu özellikle Gestasyonel Diyabet için bir risk faktörü olup ilk 3 ay kilo alımının olmaması veya minimumda tutulması gerekmektedir, artık dünyada Beden kitle indeksinden ziyade kas ve yağ oranını değerlendirilmesi çok önemlidir, hamileliğe düşük bir kas kitlesi ile başlamak, hem metabolik hem de fiziksel olarak sizi zorlayacaktır, bayanların kas kitlesine dikkat etmeleri çok önemlidir o yüzden planlı gebelikler her zaman tercih edilmelidir, kas kitlesi neden bu kadar önemli diye düşünüyor olabilirsiniz, size hemen burada basit bir açıklama yapmak istiyorum özellikle hamilelik şekeri olarak bilinen ve ilk defa hamilelikte ortaya çıkan bu şeker yani Gestasyonel diyabetin görülme riski azaltıla bilinir, bunun sebebi ise biz vücudumuza karbonhidrat veya şekerli bir gıda aldığımız zaman bu kanımıza glikoz olarak geçecektir ve glikozun depolandığı ve gittiği vücudumuzda temel3 ana bölge mevcuttur bunu birincisi kas dokumuz, yağ hücreleri ve karaciğerimizdir, sağlıklı bireyler normalde şekeri enerji olarak kullanmak adına kas içine göndermektedir bu istediğimiz bir durundur, özellikle kas dokumuz aktif olmayıp yağ dokumuz fazla ise görülen üzere şeker kasa değil, glikoz yağ hücrelerine ve kc gönderilerek fazla kilo almanıza ve insülin direnci gelişimine yol açabilecektir. Kas aktif bir dokudur ve metabolizmamızın ana bölümün oluşturmaktadır, düşük kas kitlesi ileride oluşabilecek osteopeni ve osteoperoz riskini de azaltmaktadır ve hamilelik döneminde bayanların kemik dansitelerinde değişiklikler meydana gelebilmektedir, Hamileliklerine kilolu başlayan bayanların hamilelik boyunca maksimum 7-8 kg alması daha uygun olur iken, normal kiloda hamileliğine başlayan bir bayanın 9-12 kg arası hamileliğini tamamlaması sağlıklı olacaktır, bu durum ikiz bebeklere hamile olan bir anne adayı için geçerli değildir, onların özellikle 17-20 kg arası almaları normal sınırlar içinde sayılmaktadır. Hamileliğine düşük kiloda veya zayıf kategorisinde olan yani BKI 18in altında olan veya ergenliğini tam tamamlamamış bir bayanın kilo alımı 11-14 kg arası olması beklenebilir. İlk trimester en az kilo almanız beklenen zaman dilimidir bunun sebebi özellikle anne adaylarında yaşanan mide problemleri, bulantı ve kusmalara bağlı aşırı besin tüketememe veya bu dönemde iştah hormonlarınızda aşırı bir artış olmadığından diyetinizi daha iyi kontrol edebileceğiniz yani bir fırsat penceresi gibi değerlendirip bunu kendi avantajınıza döndüreceğiniz bir üç ay olarak görebilirsiniz (birinci trimesterde max 2-3 kg alım beklenir. İkinci ve üçüncü trimester ise kilo alımınızın daha çok hızlanacağı dönemlerdir, özellikle son trimesterde yaşanabilen ödem problemleri anneyi hem fizyolojik hem psikolojik etkileyebilmektedir, son trimesterde sorun yaşamamak adına hamileliğinizin en başından planlı bir şekilde bir beslenme uzmanı ile hamileliğinizi gözetim altında sürdürmek hem sizin hem bebeğinizin sağlığı için çok önemlidir. Anne olmayı düşünen adaylar özellikle hamile kalmadan önce tüm vitamin ve mineral depolarını kontrol etmeli, eksikse doktor kontrolü ve diyetisyen eşliğinde sağlıklı bir program uygulamalı, kilo fazla veya eksik ise ideal kiloya gelmeli, işlenmiş ve paketlenmiş yani endüstriyel olan hiçbir gıda tüketmemeli, bu annenin bağırsak florasını bozmaktadır, antibiyotik kullanmamalı en azından uzun bir dönem antibiyotik kullanmamış olmanız tercih edilir, kullanmaya mecbur kalmışsanız, antibiyotik sonrası bağırsaklardaki iyi bakterileri yani florayı düzenlemek amaçlı mutlaka probiyotik ve belirli takviyeler alınmalıdır, sezaryen doğum yerine mutlaka mümkünse normal, doğal bir doğum tercih edilmelidir, bebeğin genetiği anne ve babadan eşit gelse de bebeğiniz sadece doğum esnasında annenin mikrobiyotasını alıyor yanı vajinal kanaldan geçen bebek hem annenin anüs ve vajinal bakterilerine bulaşıp bağışıklığını ilk oluşturan bakteriler ile tanışma fırsatı buluyor böyle doğan bebeklerin bağışıklığı daha kuvvetli oluyor, bebek anne karnındayken ilk steril bir ortamda bulunuyor ve dünyaya ilk geldiği an karşılaşacağı bakteri florası çok büyük önem taşıyor, bunun üstüne o florayı beslemek için en ideal besin anne sütü özellikle ilk salgılanan süt, kolostrum ağız sütü olarak da bilinen ve ilk 5 gün kadar salgılanan süttür, oligosakkaritlerden zengin olması bağırsakta yerleşmiş olan bakterilerin gelişimine yardımcı olur yani anne sütünün en büyük özelliğinin bir tanesi de gelişmemiş olan bağırsak ve enzim sistemine uygun olmasının yanında mideyi rahatsız etmeden, sinir, beyin ve bağışıklığın güçlenmesine yardımcı olur, çocuğunuzun ilerde kronik hastalıklarına yakalanma riskini azaltıp ayrıca çocukta depresyon, otizm ve diğer mental rahatsızlıklarından korumada yardımcıdır.