BeslenmeÇevreGündemKıbrısManşetSağlıkToplum

Vücudun Doğal Detox Sistemi

Vücudunuzdan toksinleri arındırma ve fazla kilolardan kurtulmak olunca herkesin inanılmaz tavsiyeleri bulunmaktadır. Fakat bu yazımda vücudumuzun aslında gerçekte nasıl çalıştığı ve doğal detox için vücudunuzun neye ihtiyaç duyduğunu size aktarmaya çalışacağım.

Yeni bir seneye 2 ay kala, özellikle birçok yemek davetinde boy göstermek ve ikramlara maruz kalmak herkesin zorlandığı bir konudur. Davetlerde ikram edilenlere hayır demek bazen imkânsız olabiliyor. Bunun üzerimizde yarattığı stres ve gerginlik sonucunda çoğumuz detox diyetleri, sıvı ve alkali diyetler, şok diyet, aralıklı oruç (zaman kısıtlayıcı beslenme), şekerden kaçınmak, glüten ve süt ürünlerini hayatımızdan çıkartmak gibi birçok mucizevi veya kısa zamanda bize çözüm olabilecek her yöntemi denemeye çalışmaktayız. Herkes detox sürecini sadece aç kalarak, sıvı beslenerek, çiğ besin tüketerek veya sebze yiyerek bedenini arındırabileceği inancındadır. Fakat bunun tam aksine aslında vücudumuzda detox mekanizmalarımızın tam olarak çalışmasını istiyorsak mutlaka vücudumuza doğru miktarlarda yakıtı yani besinleri vermeliyiz.

Kendi vücudumuzda bize her gün detox yapmamızı sağlayan mucizevi organlarımızın başında karaciğerimiz, böbreklerimiz, akciğer, bağırsak ve en büyük organımız olan derimiz gelmektedir. Bu organlar her gün bizi toksinler, ağır metal, kimyasallar ve vücudumuzda biriken zararlı olan atık hormonlardan korumaktadır. Vücudumuz her zaman pH’sını belirli bir aralıkta sabit bir şekilde tutarak her gün bizim sağlığımızı stabil olarak korumamızı sağlar. Burada bilmeniz gereken en önemli şey aslında biz ne yersek yiyelim ne içersek içelim aslında vücudumuzun pH’sı daha asidik veya daha alkali olmamaktadır. Detox sistemimize en çok katkı sağlayan organlarımızın en küçük yapı taşı hücrelerdir ve her hücre fonksiyon gösterebilmesi için mitokondriyel enerjiye ve doğru yakıta ihtiyaç duyar. Bunun için doğru besine, minerallere ve iyi çalışan bir tiroid bezine ihtiyaç duymaktayız.

Ne yazık ki çoğu birey eksik beslenerek vücudunun ihtiyacı olan vitamin, mineral ve enerjiden yoksun kalmaktadır. Yetersiz karbonhidrat, protein ve yanlış yağ çeşitleri ile beslenerek kaybedilen kas dokusu ve vücudunuzda azalan mitokondri size kronik yorgunluk, halsizlik ve vücudunuzun optimal seviyede metabolik olarak detox yapmasını engelleyecektir.

Tiroid bezimiz ve ordan salgılanan hormonları ana metabolik orkestra şefine benzetebiliriz. Kilo kontrolünden, saç, tırnak, cilt, uyku düzenimiz, kalp ritmimiz, eklem ve kas sağlığımız, adet döngümüz, bağırsak fonksiyonlarımız (gaz, şişkinlik ve kabızlık) önler ve vücut ısımız gibi hayati fonksiyonlarımızı kontrol eder. Bunun yanında günlük yaşanılan aşırı stres,  uzun süreli açlıklar ve çok düşük karbonhidrat içeren diyetler ne yazık ki kortizolu yükseltip tiroid fonksiyonumuzu azaltmaktadır. Özellikle yetersiz selenyum, çinko ve iyot vücudumuzda aktif olarak faaliyet gösteren T3 hormonun T4 den dönüşmesine engel olur ve böylelikle metabolizmamız ve detox sistemimiz yavaşlar. Kronik stresten yükselen ve böbrek bezinden salgılanan kortizol hormonu ayrıca bağışıklık sistemimizi baskılar, kilo alımını hızlandırır, tansiyonumuzu yükseltir ve yağ yakımını zorlaştırır. Kortizolu düşürmek ve tiroid fonksiyonun dengede kalabilmesi adına doğru spor, kişiye özel diyet ve takviyeler uygulanır ise hormonal denge daha kolay sağlanmış olur.

Özellikle vücudumuzda bulunan ve ailemizden bize aktarılan iki adet MTHFR geni bulunmaktadır, biri annemizden gelirken diğeri de babamızdan gelmektedir. Bu genlerin sadece birinde veya her ikisinde de mutasyon gerçekleşmesi mümkündür. Genlerde mutasyon olması aslında bir adaptasyondur ve halkın %40’ında bu genlerin varyantı bulunmaktadır. Gen expresyonu vücudumuzda bulunan mineral dengesine, retinol miktarına(A Vitaminine), çevremize ve çevremizden yaşanılan günlük stresse bağlı olarak genler farklı şekillerde etkilenmektedir. Buna epigenetik denir. Bu yüzden vücudunuzu güvende hissettirmeniz ve sürekli stress yaşamamanız özellikle gen expressyonu için çok önemlidir. MTHFR (Metşilentetrahidrofolat redüktaz) geni, ağır metalleri bedenimizden atmamızı sağlayan bir süreç olan metillenmeye yardım eder. Bu sürecin işleyebilmesi için B6,B12 ve folik asite ihtiyacınız vardır ama bu gendeki mutasyonlar aksaklıklara yol açabilir. Bu gen günlük vücudunuzda olan metilasyondan sorumludur ve vücudun ana detox mekanizmasının büyük bir parçasını oluşturur.  Çoğu bireyde bu gende sorun olmasına rağmen yani düşük metilasyon demek zayıf detox ve inflamasyonun artması demektir. İyi olan tarafı ise kendi elimizde olan doğru seçimler doğru hayat tarzı ve doğru beslenme ile vücudunuzun detox mekanizmasını maximum seviyeye çıkartmanız mümkün.

Metilasyon bir dizi biyokimyasal reaksiyon başlatmaktadır ve MTHFR geni birçok molekülü aktive eder, bu moleküller bedenimizin metabolizmasını, enzimlerin işlevini ve DNA’ımızı yakından etkilemektedir. MTHFR genleri vücudumuzda homosisteini yıkmakla görevlidir. Homosisteinin vücutta birikmesi birçok kronik hastalığı ve inflamasyonu tetikler. Homosisteinin yüksek olması özellikle ilerde kardiyovasküler sorunlar ile karşılaşma sansınızın olduğunun erken habercisidir. Bu amino asit normal şartlarda methionin ve sistein amino asitlerinin metabolize edilmesi sonucu ortaya çıkar. Homosisteinin düşürülmesi için özel vitamin- mineral desteği ve diyet uygulanarak mümkündür.

Özellikle MTHFR enzimi bakıra ihtiyaç duyar, bakır mineralinin kullanılabilir olması için karaciğerimizde seruplazmin denilen bir taşıyıcı protein içine girmesi gerekmektedir. Bu döngünün olması içinde özellikle yağda eriyen A vitaminine ihtiyaç vardır. Ayrıca retinol – retinoik asite dönüşerek gen ekspresyonunda rol alır. Bu yüzden mutlaka diyetimize organik tereyağı, kaymak, ghee yağı, organik süt ürünleri, yumurta sarısı ve karaciğer eklemek detox yolaklarının düzgün çalışmasına destek olacaktır.

Karaciğerimizi korumak detox mekanizması için çok önemli.  Karaciğerimiz birinci görevi tüm organlarımıza enerji yollayabilmek adına glikojen depolamaktadır. Karaciğerin en büyük görevlerinden bir tanesi hücreleri aç bırakmayarak kan şekerini dengede tutmaktır. Bunu karaciğer yapamıyor ise ki bu durum bizim eksik ve yanlış beslenmeden kaynaklanabilir,  diğer önemli görevleri olan B Vitamin metilasyonu, tiroid hormonlarını T4 den T3 e dönüştürmek, bakır metabolizması, östrojen detoxifikasyonu, safra asidini üretmek(yağ asidi metabolizması için çok önemli) gibi görevlerini de yerine getiremeyebilir. Sağlıklı bir karaciğer düzgün fonksiyon gösterebilmesi adına belirli bir miktar glikoz ve bioyararlılığı yüksek hayvansal proteine ihtiyaç duyar. Bu yüzden sağlıklı karbonhidratlar olan kök sebzeler, balkabağı, havuç, beta karotenden (A vitamini) zengin meyvelerle vücudumuzu beslemeliyiz.

Gördüğünüz gibi toksik bir dünyada yaşıyoruz. Yılda sadece bir ya da iki kez detoks yapmamız yetmez, detoks sürecimizi her gün desteklememiz gerekir. Toksinler bedenimize günlük olarak girmekte fakat onları günlük idrar, dışkı ve terleyerek atmamız mümkün. O zaman bu üçünü sağlamak adına rutin olarak düzenli sıvı, sağlıklı yiyecek, spor ve sauna ve özellikle yalın ayaklarınızı kuma toprağa basarak ayrıca ayaklarınızı magnezyum tuzları(epsom tuzları banyosu) yaptırarak vücudunuza destek sağlamalısınız. Her birimiz genetik ve metabolik olarak çok farklıyız özellikle herkesin belirli gıdaları tolerans etme eşikleri farklıdır, o yüzden herkesin detox şekli ve mekanizması kişiye özel olmalıdır. Günlük detox için vücudunuzu desteklemenin en iyi yolu günlük besin seçimleriniz (yeterli vitamin ve mineral almanız), günlük yapılan egzersiz ve en önemlisi düzenli ve kaliteli uyku rutini ile sağlanmalıdır. Sağlıklı ve kendi bedeninize sevgi gösterdiğiniz bir ay olmasını dilerim.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu