ManşetÖzel Haber

Kadına Yönelik Şiddete Hayır! “Av. Ayşe Öztabay”

Haber: Zerrin Yapıcıoğulları

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısı ile Avukat Ayşe Öztabay ile bir röportaj gerçekleştirdik.

1- Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?

25 Mayıs 1981’de Lefkoşa’da doğmuşum. Lise eğitimimden sonra Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladım ve 2005 yılından beri avukatlık yapmaktayım. Küçük yaşlardan itibaren mücadeleci bir ailenin bireyi olarak bende payımı alarak mesleğimi seçtim. Kendimi hayatımın her anı bir mücadelenin içinde hissettim. Özellikle adalet denizinde yanımdaki her kimse ve eğer haksızlığa uğruyorsa onun hakkını savunmaktan asla geri durmadım. Hem öyle izin mizin almadan bu mücadelenin parçası olmayı kendimde hak gördüm.

Mesleğe başladığım ilk yıllarından itibaren bize öğretilen “Adaletin önünde herkes eşittir” ilkesi benim için son derece önem arz eden bir cümleydi. Eğer adaletin önünde herkes eşitse o zaman bizim o adaleti herkese ulaştırmamız, herkesin hak arama mücadelesinde yerini almasını sağlamamız gerekir bilinciyle hareket edilmesi gerektiğini benimsedim.

Adını aldığım Sevgili anneannem Ayşe Subaşı benim rol modelimdir, tabi ardından bana tüm olanaklarımı sağlayan beni ben yapan sevgili annem gelir. Anneannem genç yaşta dedemi yitirip 5 çocuğuyla hayata sıkı sıkıya bağlanan emekçi bir kadındı. Pastanesinde yaptığı tatlılarla çocuklarına hem annelik hem babalık yapmış ‘anba’(anne-baba kısaltması) dediğim koca bir kadındır. Yaşadığı her türlü hukuksuzluğu memleketine duyduğu güvenle aşmış mahkemelerde hak mücadelesi vermiş örnek bir annedir, örnek bir kadındır. İnsan duygu yüklü ve mücadeleci kadınların arasında büyümüşse sorunlarla ve yardıma ihtiyaç duyan insanlarla arasında daha kolay köprü kurabiliyor.

2- Kadına yönelik şiddetin temel nedenleri sizce nelerdir?

Kadına yönelik şiddet ülkemizde yaşanan hem kriminal hem sosyal en büyük sorunlardan biri. Uzun yıllar bizim toplumumuzda böyle bir sorun var mı ki? Diyenlere karşı özellikle derin araştırmaların bize gösterdiği veriler ve tabi şiddete dayalı yaşadığımız can kayıpları bize şiddetin vahametini göstermektedir. Şiddetin altında yatan esas ve en önemli sebep ataerkil yapı ve erkeğin kadını tahakküm altına alma çabasıdır. Gelenekler, tabular ve kadına doğuştan biçilmiş ve hala biçilmeye çalışılan roller de kadının uğradığı şiddeti yoğunlaştırmaktadır. Kadına biçilen roller, yapabileceği ve yapamayacağı şeyler yaratılması, erkeğin arkasını toplayan, erkeğin yaptığı işleri yapmaması gereken, ailesinin temizlik ve gıda ihtiyacını gideren, siyasi arenada erkeği seçen ve/veya erkeğin seçilmesi görev verilen bir noktada görülmesi ve ruhu ile bedeninin bu kalıplara sığdırılmaya çalışılması şiddeti doğurtup büyüten kafa yapılarıdır. Kadının sosyal hayatını, cinselliğini, işini, kilosunu ve bunun gibi özgürlüklerini sınırlandırmaya onu gerilerde bir yerlere çekme alışkanlığı ataerkil ve/veya eril yapının ürünüdür. Bu duruma boyun eğmeyen hakkını isteyen kadını da şiddet mağduru yapmakta.

3- Ülkemizde diğer ülkelere göre kadına şiddetle mücadele konusunda nasıl bir durum söz konusudur?

Ülkemizde son yıllarda gerek sivil toplum örgütleri gerekse aktivistler tarafından önemli faaliyetler yürütülmekte projeler yapılmaktadır. Kayad, İnsan Hakları Derneği, Barolar Birliği, Lefkoşa Türk Belediyesi, Mülteci Hakları derneği, Çocuk Hakları Derneği ve birçok örgüt ve mensupları ciddi farkındalık çalışmaları içindedirler. Bunun yanında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ait Sosyal Hizmetler Dairesi bünyesinde çalışan dairelerin de çalışmaları vardır. Kuruluş amaçları farklı dallar olsa da hepsinin temeli olan kadın hakları hususu çalışma alanlarını zaman zaman bu konuya da kaydırmaktadır. Kayad’ın takriben 2018 yılında yapmış olduğu araştırmalarda her 3 kadından birinin fiziki şiddete maruz kaldığını ortaya koymuştur. Bu oran 2014 yılına kadar ev içi şiddetin varlığın ı önemsemeyen Devlet politikaları adına son derece önemliydi. Yine özellikle pandemi dönemi ülkemizdeki uzmanların dünya verilerini mukayese ederek ortaya koyduğu veriler özellikle üzerinde durulması gereken nitelikteydi. Dünya genelinde yapılan araştırmalarda ev içi şiddet mağdurları için en tehlikeli yer olan evde kapalı virüsün yayılmasına engel olunan dönem şiddet %30 oranında artış göstermiştir. Kadına şiddeti engelleme politikaları olan sosyal devletlerde bu konuda çeşitli önlemler alındığını da bu dönem gördük. Fransa da turizmin kapanmasıyla boşalan otellere şiddet mağdurları yerleştirildi, İspanya’da şiddet mağdurlarının kendisini ifade edip yardım alabilmeleri için eczanelere görev verildi ve şifreli konuşma uygulaması ile ‘maske 19 ‘satın almak isteyenlerin ev içi şiddet mağduru olduğu belli oldu. İnsan hakları odaklı politikalar benimseyen dünya ülkeleri dünyada yaşanan mücbir gelişmeye binaen paralel tedbirleri süratle almıştır. Ülkemizde de “183” acil yardım hattı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde 7/24 aktif olup şiddet mağduru olan ve can güvenliği tehlikede olan ve/veya olma ihtimali olan bireylere yardım sağlamaya çalışmaktadır. Yine geçtiğimiz yıllarda Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işbirliği ve Paydaş sivil toplum örgütlerinin iş birliği çerçevesinde ‘Adli Yardımlaşma’ müessesesi oluşturulmuştur. Şiddet mağduru olan ve ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlara Adalet huzurunda hak arama mücadelesine katılma olanağı sağlanmıştır. Geç kalınmış bir sosyal hak olmakla birlikte uygulamaya geçirilmesi son derece önemlidir. Hak arama mücadelesinden konu açılmışken şiddet mağdurlarının olaydan hemen sonra polise müracaatı ve hukuki sürecin başlatılması konusu da önem arz etmektedir. Bu konuda son dönemde poliste ‘kadına şiddeti önleme birimi ‘ oluşturulmuş olup kazalarda ayrı ayrı görev yapmaktadır. Bu birimde görev yapan polis mensuplarının çağdaş gelişmelerle alakalı hizmet içi eğitim alması ve bu detayların sürekli insan hakları çerçevesinde güncellenmesi şiddet konusunda doğru hamlenin yapılması adına önemlidir. Paralel olarak hastanede yapılan muayenede ve/veya mağdurun şikâyetleri ile ilgili doğru hukuki zemini yaratma açısından toplumun doğru bizimde eğitilmesi sağlıklı sonuca varılmasını sağlayacaktır.

Tüm bu faktörler çağdaş bir yapı oluşturup toplumun içinde sinsice hareket eden şiddet konusunu en aza indirip bireylerin güvenliğinin sağlanması için mücadele edilmesi gereken konulardır.

4- Hukuksal alanda kadın haklarını koruma ve şiddeti önlemek için yapılması gereken düzenlemeler sizin için nelerdir?

Eğitim ve müfredatlar da yapılacak cinsiyet eşitliğine ilişkin iyileştirmeler de sağlıklı bir gelecek inşa etme noktasında topluma katkı sağlayacaktır. Çocukların yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun şekilde cinsiyet eşitliğini öğrenmeleri toplumun geneline tesir edecektir. Bu konu ile ilgili ortaokullar seviyesinde Kayad ve Eğitim Bakanlığı’ının başlattığı bir çalışma olduğunu hatırlıyorum.

Öte yandan şiddet gören kadınların güvenli biçimde muhafaza edilmesi hukuki haklarını arayan mağdur için önemlidir. Ülkede şiddet gören kadınların, çocuklarıyla birlikte sığınabileceği sadece bir tane kadın sığınma evi bulunuyor. Bu sığınma evi ise devlet değil, Lefkoşa Türk Belediyesi tarafın kurulmuştur. Devlet bu hususta gerekli adımı atmamış ve/veya bu konuya yeterli önemi vermemiştir. Bu konuda Lefkoşa Türk Belediyesinin üstlendiği vazife takdir edilmelidir. Pandemi öncesi veriler değerlendirildiğinde son 9 yılda 22 kadın cinayete kurban gitti. Bu cinayetlerin büyük bir bölümünün eş, eski eş, nişanlı, sevgili ya da eski sevgili tarafından işlenmiş olması konunun vahametini ve de gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Öte yandan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik görev ve yetkilerinin vardır ancak dairenin yasasının geçmiş olmasına rağmen henüz teşkilatlandırılmaması sosyal devlet yapısı açısından önemli bir zaman kaybı ve risktir..

5- Şiddetin önlenmesi için mevcut yasalar ve yaptırımlar sizce yeterli midir?

Geldiğimiz son noktada şiddetin önlenmesi hususunda politikalar geliştirilmeli ve dünyada var olan farkındalık çalışmaları hassasiyetle takip edilmeli. Aktivistlerin ve sivil toplum örgütlerinin çalışmaları süratle devletin kadın politikaları alanında çalışma yapan birimleri tarafından hayata geçirilmelidir. Çağdaş gelişmeler yasal düzenleme ile uygulanır hale getirilmeli ve sosyal hukuk devletinin en önemli tavrı olan bireyinin sosyal haklarına ulaşması, hak araması, kendini güvende hissetmesi sağlanmalıdır.

6- Sizce şiddeti önlemede daha etkili çözümler için nasıl adımlar atılmalıdır?

Bizler hem kadın, hem hukukçu hem de yurtsever olarak toplum içinde var olan şiddetin engellenmesi için her türlü mücadeleyi vereceğimizi ve yapılacak çalışmalara katkı koymaktan kaçınmayacağımızı kadının sosyal, siyasal ve tüm alanlarda hak ettiği yeri alıp gerçek bir cinsiyet eşitliği zemini yaratılıncaya kadar sürecektir.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu